20 Kasım 2009 Cuma

Kısa Çalışma Ödeneği

Kısa Çalışma Ödeneği 4857 sayılı yasanın 65 inci maddesi ile mevzuatımıza girmiş ve 15/05/2008 tarihinde İşsizlik Sigortası fonundan karşılanmak üzere 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa devrolmuştur.

Ödenek işyerindeki çalışma koşullarını etkileyecek şekilde meydana gelen genel ekonomik kriz ve/veya mücbir sebeplerin varlığı ile işçi ile işveren arsındaki edimleri (işçi için işin yapılması, işveren için ücret ve diğer hakların ödenmesi vb.) durduran ancak iş sözleşmesini bitirmeyen bir uygulamadır.

İşveren işin bir kısmının veya tamamının durması sebebiyle işçiye olan ücret ödemesini yapamadığı durumlarda işçiye ödenen ücretin %60 ı sigortalı hesabına nakten Türkiye İş kurumu tarafından ödenir. ödenecek tutar Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 82 inci maddesi belirlenen sigortalı taban tutarının %120 ini aşamaz. 2009 yılı için bu tutar 832,00 TL dir.

Müracaatlar Türkiye İş kurumu aracılığı ile yapılmakta olup, başvurular İş-Kur tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) iş müfettişlerine iletilmektedir. İşverenin başvurusu üzerine dosya kabul ve değerlendirilmesi ÇSGB na bağlı iş müfettişleri tarafından yapılmakta ve ilgili müfettişler tarafından yerinde tespit ile rapor tutulmaktadır. Kısa çalışma ödeneğinden faydalanacak işyerinin tamamında işlerin durması gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. işyerinin merkez veya şubesi, hatta seri üretim yapan firmalarda belli bir bandın durması bile Kısa çalışma ödeneğinden faydalanılması için kafidir. İş yerinin kısmi bir bölümünde işin durduğunu beyan etmesi durumunda o kısım veya banda çalışan sigortalılar Kısa çalışma ödeneği alacak, diğer kısımlarda çalışan sigortalılar için işveren herhangi bir ödenek talep edemeyecektir.

Kısa çalışma ödeneğini hak edecek işçinin işsizlik ödeneğini hak etmiş olması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile ödenekten faydalanacak işçinin son 3 yıl içinde minimum 600 gün İşsizlik priminin ödemesi ve son 120 günün kesintisiz olarak işsizlik priminin tahakkuk etmiş olması zorunludur.

Ekim 2008 ve sonrasında dünya genelinde gelişen ekonomik kriz sebebiyle 4447 sayılı yasa gereği en fazla 3 ay faydalanılacak olan Kısa çalışma ödeneği 5838 sayıl yasanın 1 inci maddesi gereğince 6 aya kadar uygulanabilmektedir. 02/07/2009 tarih ve 27276 sayılı Resmi Gazetede yayımlana n Kısa Çalışma Süresinin 6 aya kadar Uzatılması Hakkındaki 2009/15029 sayılı Bakanlar kurulu kararına göre 6 aya kadar kullanılan Kısa çalışma ödeneğine 31/12/2009 tarihine kadar başvuru ile 6 aya kadar ek süre talep edilebilmektedir. Ek sürenin kabulü ve değerlendirilmesi ilk yapılan başvuruda belirtilen esasların tekrarı ve iş durmasının devam edildiğinin ispatı ile yapılmaktadır.

Başvurular işverenler tarafından elektronik ortamda yapılmakta olup, yapılan bildirimlerin tam olarak ve doğru olması yararlanacak işverenlerin lehine olacaktır.

Özcan Gündüz-Stajyer SMMM.

7 Kasım 2009 Cumartesi

KOSGEB'TEN 100 BİN KOBİ'YE 2.5 MİLYAR TL KREDİ

KOSGEB Sanayi işletmelerinin desteklenmesi ve geliştirilmesi amacıyla kurulmuştur. Kuruluş amacı Sanayi İşletmelerinin geliştirilmesi ve desteklenmesi olduğundan firmaların üye olabilmesi için 3624 sayılı yasa hükümleri gereğince Sanayi sicil belgesine haiz imalatçı firmalar olması gerekmekteydi. Ancak; 18 Eylül 2009 tarih ve 27353 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2009/15431 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 6 ıncı maddesi ile Sanayi işletmeleri ibaresi Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) olarak değiştirildiğinden, KOSGEB'e üye olmak için sanayi işletmesi olma zorunluluğu kaldırılmıştır.

Bu suretle; işletmelerin yapacakları yatırımların ( taşınma, mal alma vb.) KOSGEB tarafından desteklenmesi durumunda Küçük veya Orta Büyüklükteki İşletmelerde destek paketlerinden faydalanabileceklerdir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 4 Kasım 2009 tarihinden itibaren ilk 100.000 kobiye KOSGEB veri tabanına kayıtlı olma koşulu ile 25.000 TL ve ilk 3 ay ödemesiz 15 eşit taksit halinde kredi imkânı sağlamaktadır. Kullanılan Kredinin tam olarak kullanılması durumunda toplam faiz oranı 1.836 TL olup bu faiz/kar payı karşılığının 3/4 ü KOSGEB tarafından 1/4 ise taksitler halinde Kullanıcı firma tarafından ödenecektir. Diğer bir ifade ile işletmeler 3 ay ödemesiz 15 ay vadeli 25.000 TL kredi kullandığı takdirde 612 TL faiz/kar payı ödeyecektir.
Girişimcinin kadın olması durumunda ise yukarıda yazılı oranlar 30.000 TL tutarında olan Kredi içinde uygulanacaktır.

KOSGEB veri tabanına kayıtlı olmayan KOBİ'ler http://destek.kosgeb.gov.tr/ linkinden KOBİ beyannamesi doldurarak üyelik işlemini tamamlayabilirler. Üye olan işletmeler ayrıca almış oldukları kullanıcı adı ve şifresi ile bilgilerindeki yanlışlık veya eksiklikleri düzeltebileceklerdir.

Üyeler başvurularını, KOSGEB tarafından verilen Kullanıcı adı ve şifresi ile,kredi kullanımı yapılabilecekleri bankalar veya katılım bankaları aracılığı ile yapabileceklerdir. KOSGEB’e üye işletmeler başvuru yapabilecekleri banklar "Akbank, Alternatifbank, Anadolu Bank, Denizbank, Finansbank, Fortis, Garanti Bankası, HSBC, ING Bank, Türkiye Halk Bankası, Türkiye İş Bankası, Türkiye Vakıflar Bankası, Türk Ekonomi Bankası, Yapı ve Kredi Bankası, Ziraat Bankası, Asya Katılım Bankası, Türkiye Finans Katılım Bankası"’dır.

Detaylı bilgi için : http://www.kosgeb.gov.tr/Haber/haber.aspx?hID=297

Özcan GÜNDÜZ - Stajyer SMMM

2 Eylül 2009 Çarşamba

son 5 yılın 5 inden de kaytarmanın yeni yasal yolu (Yürürlülüğü Kalmamıştır)

Varlık Barışı denilen bu yolla; kısaca kaçırdığınız vergi tutarı kadar mal, gayrimenkul, değerli kağıt ve/veya maden gibi varlılardan her birinin 5 yıl içinde çekmemek ve sermayeye ilave etmek koşulu ile; ödeyeceğiniz toplam % 2 ve/veya % 5 oranında bir vergi ile inceleme elamanlarına karşı ileri süreceğiniz bir "defi" tarafınıza verilmekte ve kaçırdığınız vergiler incelemede kapsam dışı bırakılmaktadır.

5917 sayılı kanunun 44 üncü maddesinin a) bendi ile değişen, 5811 sayılı kanunun 3 üncü maddesi gereğince ;

1-Yurtdışında bulunan varlıkların; defter kayıtlatına dahil edilip banka veya vergi idarelerine beyan edilmesi sonucu, beyan edilen tutarın %2 si,

2-Türkiye'de bulunan varlıkların; defter kayıtlarına dahil edilerek banka veya vergi idarelerine beyan edilmesi sonucu, beyan edilen tutarın % 5 i

oranında vergi hesaplanır.

Tavsiye :
KDV İadesi talep eden mükelleflerin, KDV iadeleri esnasında ortaya çıkan müteselsil sorumlukluk kapsamındaki uygulamalar için; 01 Haziran 2009 tarihinden önce bildirimde bulunulmamış ( bu tarihten sonra bildirimde bulunulmuş olsa dahi) olması koşulu ile sermayeye bu varlıklardan birini ilave etmek üzere bir fon hesabında tutmaları gerekmektedir. Mükellefler gayrimenkulleri bağlı bulunduğu vergi dairesine, diğer nakit benzeri evrak ve madenleri bankalara veya katılım bankalarına veya finans kuruluşlarına beyan edip ve ödemeleri sonucu Katma Değer Vergisinden müteselsil sorumluluk kapsamı dışında kalacaklarını, bu suretle (30 Eylül 2009 tarih ve 27362 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 29.09.2009 tarih ve 2009/15456 sayılı Bakanlar Kurulı Kararı. Yürürlülük:30.09.2009) 31 Aralık 2009 tarihine kadar 5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkındaki Kanun (Varlık Barışı) dan yararlanmaları mükelleflerin faydası yolunda olacaktır. Böylece son 5 yılın 5 inden de (2003,2004,2005,2006,2007) her hangi bir dönemine ait incelemeye maruz kalınması durumunda, kaçırılan vergi tutarı için inceleme elemanlarınca inceleme yolu kapalı olacaktır. Barışın tarafı olan vergi ve beyan tutarı ile ile sınırlı kalmak üzere inceleme kapsamı dışında bırakılacaktır.

Bu haktan faydalanabilmek için önceden beyan edilmeyen vergiler; 31/12/2007 tarihi ve öncesine ait olacaktır. 01/01/2008 ve sonrası için yapılmayan beyan ve bildirimleri kapsamayacaktır. Kişilerin yurtiçinde veya yurtdışında halk arasında
yastık altı olarak tabir edilen kıymetin ekonomiye kazandırılması neticesinde, kıymet bedeli değerin kaynağıda maliyece sorgulanamayacaktır. Ancak bu yasadan faydalanmayan gerçek kişi veya kurumların elde edildiği kaynağın ve bunlardan her hangi birinden menfaat sağlanması durumunda ise (faiz, değer artış kazancı vb.) buna ait verginin ödenip ödenmediğide maliye tarafından araştırılacaktır.

Yasadan yararlanacak mükelleflerin beyanının doğru olması ve tevsik edecekleri evrakların ispata yeterli evrak olması ilgili mevzuat uyarınca zorunluluk arz etmektedir.


Özcan GÜNDÜZ

Stajyer - S.M.M.M.


Kanun Adı:BAZI VARLIKLARIN MİLLİ EKONOMİYE KAZANDIRILMASI HAKKINDA KANUN
Kanun No:5811
Kabul Tarihi:13/11/2008
Resmi Gazete Sayısı:27062
Resmi Gazete Tarihi:22/11/2008

Amaç ve kapsam
Madde 1-

(1) Bu Kanunun amacı; gerçek ve tüzel kişilere ait olup yurt dışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınması ile yurt içinde bulunan ancak işletmelerin özkaynakları içinde yer almayan bu türden varlıkların sermaye olarak konulmak suretiyle işletmelerin sermaye yapılarının güçlendirilmesini sağlamaktır.

(2) Bu Kanun; para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların yurda getirilmesi veya beyan üzerine kayda alınmasına ilişkin usul ve esasları kapsar.

Tanımlar
Madde 2-

(1) Bu Kanunda geçen;

a) Banka: 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 3 üncü maddesinde tanımlanan bankaları,

b) Aracı kurumlar: 28/7/1981 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan aracı kurumları,

c) Kanaat verici belge: Devlet tarafından veya Devlet güvencesinde tutulan kayıt ve sicilleri; banka, banker, aracı kurumlar ve benzeri mali kurumlar ile posta idaresi, noter gibi kurum ve kuruluşların kayıt ve belgelerini, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun İkinci Kitabının Üçüncü Kısmında yer alan belgeler ve muadili belgeler ile bilgi değişiminde bulunulan yabancı ülkelerde yetkili makamlardan alınarak mahallindeki Türk elçilik ya da konsoloslukları, yoksa ilgili ülkenin Türk menfaatini koruyan aynı nitelikteki temsilcileri tarafından tasdik olunan belgeleri,

ifade eder.

Uygulama esasları
Madde 3-

(1) Gerçek veya tüzel kişilerce, (5917 sayılı kanunun 44 üncü maddesinin (a) bendiyle değişen ibare) 1/6/2009(1) tarihi itibarıyla sahip olunan ve yurt dışında bulunan; para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile varlığı kanaat verici bir belgeyle ispat edilen taşınmazlar, (5917 sayılı kanunun 44 üncü maddesinin (a) bendiyle değişen ibare) 30/9/2009 tarihine kadar(4) Yeni Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle banka veya aracı kuruma bildirilir ya da vergi dairelerine beyan edilir. Bu kıymetler, 213 sayılı Kanun uyarınca defter tutan mükellefler tarafından beyan tarihi itibarıyla kanuni defterlere kaydedilebilir. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümleri uyarınca kanuni defterlerine kaydettikleri kıymetler için pasifte özel fon hesabı açarlar. Bu fon hesabı, sermayenin cüz'ü addolunur, sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamaz, işletmenin tasfiye edilmesi halinde ise vergilendirilmez. Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterirler. Bu varlıklar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaz.

(2) Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye'de bulunan ancak (5917 sayılı kanunun 44 üncü maddesinin (a) bendiyle değişen ibare) 1/6/2009(2) tarihi itibarıyla kanuni defter kayıtlarında işletmenin özkaynakları arasında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazlar, (5917 sayılı kanunun 44 üncü maddesinin (a) bendiyle değişen ibare) 30/9/2009 tarihine kadar(5) Yeni Türk Lirası cinsinden rayiç bedelle vergi dairelerine beyan edilir. Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu Kanun hükümlerine göre 213 sayılı Kanun uyarınca kanuni defterlerine, taşınmazlar dışındaki varlıklarını banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırmak suretiyle kaydederek pasifte özel fon hesabı açarlar. Bu fon hesabı, sermayenin cüz'ü addolunur ve beyan tarihinden itibaren altı ay içinde sermayeye ilave olunur. Serbest meslek kazanç defteri ile işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler, söz konusu kıymetleri defterlerinde ayrıca gösterirler. Bu varlıklar dönem kazancının tespitinde dikkate alınmaz. Defter tutma yükümlülüğü bulunmayan gelir vergisi mükellefleri, taşınmazlar dışındaki varlıklarına ait tutarları banka ve aracı kurumlardaki hesaplara yatırırlar, bunlar için ayrıca diğer şartlar aranmaz.

(3) Vergi dairelerine birinci fıkraya göre beyan edilen varlıkların değeri üzerinden % 2, ikinci fıkraya göre beyan edilen varlıkların değeri üzerinden % 5 oranında vergi tarhedilir ve bu vergi, tarhiyatın yapıldığı ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenir. Bu fıkraya ve dördüncü fıkraya göre ödenen vergi, hiçbir suretle gider yazılamaz ve başka bir vergiden mahsup edilemez.

(4) Banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak % 2 oranında hesapladıkları vergiyi, bildirimi izleyen ayın onbeşinci günü akşamına kadar vergi sorumlusu sıfatıyla bir beyanname ile bağlı bulunduğu vergi dairesine beyan eder ve aynı sürede öderler.

(5) Birinci ve ikinci fıkralar kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaz. Ancak, diğer nedenlerle bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra başlayan 1/1/2008 tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi incelemeleri sonucu gelir, kurumlar ve katma değer vergisi yönünden tespit edilen matrah farkından, (5917 sayılı kanunun 44 üncü maddesinin (b) bendiyle değişen ibare)bu Kanun kapsamında beyan edilen tutarlar, bu tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi koşuluyla mahsup edilerek tarhiyat yapılır. İndirimi reddedilen katma değer vergisine ilişkin mahsup edilecek matrah tutarı, indirimi reddedilen vergiye esas teşkil eden bedeldir. Şu kadar ki, indirimi reddedilen vergiye ilişkin bedelin tespit edilememesi halinde mahsup edilecek matrah tutarı, %18 KDV oranı dikkate alınarak hesaplanır.(6)

(6) Beyan edilen varlıklarla ilgili olarak 213 sayılı Kanunun amortismanlara ilişkin hükümleri uygulanmaz. Bu varlıkların elden çıkarılmasından doğan zararlar, gelir veya kurumlar vergisi uygulaması bakımından gider veya indirim olarak kabul edilmez.

(7) Birinci fıkra uyarınca bildirildiği veya beyan edildiği halde, (5917 sayılı kanunun 44 üncü maddesinin (a) bendiyle değişen ibare) 1/6/2009(3) tarihi itibariyle yurt dışında bulunduğu kanaat verici belge ile tevsik edilemeyen ve bildirim veya beyanın yapıldığı tarihten itibaren bir ay içinde Türkiye'ye getirilmeyen veya Türkiye'deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmeyen para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları dolayısıyla veya ikinci fıkra uyarınca beyanda bulunulduğu halde bilanço esasına göre defter tutmayan mükelleflerce söz konusu varlıklara ilişkin tutarların banka ve aracı kurumlara yatırılmaması, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerce ise süresi içinde sermaye artırımında bulunulmaması hallerinde beşinci fıkra hükmünden yararlanılamaz.

(8) İlgili kurum ve kuruluşlar, gerçek ve tüzel kişilerin bu madde uyarınca yapılacak işlemlere ilişkin taleplerini yerine getirmeye mecburdurlar.

(1) Değişmeden önceki şekli: 1/10/2008

(2 ) Değişmeden önceki şekli: 1/10/2008

(3) Değişmeden önceki şekli: 1/10/2008

(4) Değişmeden önceki şekli: bu Kanunun yayımlandığı ayı izleyen üçüncü ayın sonuna kadar

(5) Değişmeden önceki şekli: bu Kanunun yayımlandığı ayı izleyen üçüncü ayın sonuna kadar

(6) Değişmeden önceki şekli: bu Kanun kapsamında beyan edilen tutarlar mahsup edilerek tarhiyat yapılır.

Düzenleme yetkisi
Madde 4-

(5917 sayılı kanunun 45 inci maddesiyle eklenen fıkra)(1) Kanunun 3 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında belirtilen bildirim ve beyan sürelerini, izleyen üçüncü ayın sonuna kadar uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

(2) Bu Kanun uyarınca verilmesi gereken beyannamelerin şekil, içerik ve ekleri ile verileceği yeri ve Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.


Gecici Madde 1-

(1) Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların;

a) Kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlara ilişkin iştirak hisselerinin satışından doğan kazançları,

b) Kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlardan elde ettikleri iştirak kazançları,

c) Yurt dışında bulunan işyeri ve daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri ticari kazançları,

30/4/2009 tarihine kadar elde edilenler de dahil olmak üzere, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 31/5/2009 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilmesi kaydıyla gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

(2) Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumların tasfiyesinden doğan kazançları, 31/10/2009 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması kaydıyla gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.


Gecici Madde 2-

(1) 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 63 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında sigortaya tabi olacak tasarruf mevduatının ve gerçek kişilere ait katılım fonlarının kapsamını ve tutarını belirlemeye ilişkin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kuruluna verilen yetkiler, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl süreyle doğrudan Bakanlar Kurulu tarafından kullanılır. Bakanlar Kurulu, bu süre içerisinde tasarruf mevduatının ve gerçek kişilere ait katılım fonunun yanı sıra, sigortaya tabi olacak diğer mevduatın ve katılım fonlarının kapsamını ve/veya tutarını ve sigorta kapsamı dışında tutulacak mevduat ve katılım fonlarının niteliğini belirlemeye de yetkilidir.

(2) Bakanlar Kurulu tarafından sigortaya tabi tutulan mevduat ve katılım fonları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından sigorta edilir ve kredi kuruluşları, nezdlerinde bulunan bu kapsamdaki mevduat ve katılım fonlarını, sigortaya tabi kısım üzerinden sigorta ettirmek ve bunun üzerinden prim ödemek zorundadırlar. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu, Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek kapsam ve tutardaki sigortaya tabi mevduat ve katılım fonu için ödenecek sigorta priminin oranını, tarifesini, tahsil zamanını, şeklini ve diğer hususları, 5411 sayılı Kanunun 63 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında belirlenen usul ve esaslara tabi olmaksızın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun görüşünü alarak belirler.

5917 sayılı kanunun 46 ncı maddesiyle eklenen geçici madde
Gecici Madde 3-

(5917 sayılı kanun 46 ncı maddesiyle eklenen geçici madde Yürürlük;10/7/2009)

(1) Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların 1/5/2009 ile 31/12/2009 tarihleri arasında;

a) Kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlara ilişkin iştirak hisselerinin satışından doğan kazançları,

b) Kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumlardan elde ettikleri iştirak kazançları,

c) Yurt dışında bulunan işyeri ve daimi temsilcileri aracılığıyla elde ettikleri ticari kazançları,

28/2/2010 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilmesi kaydıyla gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır.

(2) Tam mükellefiyete tabi gerçek kişiler ile kurumların, kanuni ve iş merkezi Türkiye'de bulunmayan kurumların 1/11/2009 ile 31/12/2009 tarihleri arasında tasfiyesinden doğan kazançları, 31/12/2009 tarihine kadar Türkiye'ye transfer edilmiş olması kaydıyla gelir ve kurumlar vergisinden müstesnadır.

5917 sayılı kanunun 46 ncı maddesiyle eklenen geçici madde
Gecici Madde 4-

(5917 sayılı kanunun 46 ncı maddesiyle eklenen geçici madde Yürürlük;10/7/2009)

(1) Bu Kanunda yapılan değişiklik ve süre uzatımı sonucu beyanda bulunanlardan 19/6/2009 tarihinden önce haklarında vergi incelemelerine başlanmış olanlar, bu incelemelerle ilgili olarak Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci fıkrası hükümlerinden yararlanamazlar.

(2) Kanunun 3 üncü maddesinde yapılan değişikliklerden önce bu Kanun hükümlerine göre yapılan bildirim ve beyanlar ile tarhiyat ve mahsuba ilişkin olarak, Kanunun değişiklik yapılmadan önceki hükümleri uygulanır. Ancak, 22/11/2008 tarihi ile 2/3/2009 tarihleri arasında yapılan bildirim veya beyanlar nedeniyle tahakkuk eden ve süresinde ödenmeyen vergilerin 30/9/2009 tarihine kadar gecikme zammıyla birlikte ödenmemesi halinde, Kanunun 3 üncü maddesinin beşinci fıkrasına göre mahsup imkanından yararlanılamaz.

Yürürlük
Madde 5-

(1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Yürütme
Madde 6-

(1) Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

8 Ağustos 2009 Cumartesi

5904 Sayılı Yasanın 22 inci maddesi ile gelen Özel Usulsüzlük Cezası uygulması ve Form Ba, Form Bs Hk.

Bilindiği üzere Bakanlar Kurulu 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun Mükerrer 257 inci maddesinin verdiği yetkiye istinaden bilanço esasında defter tutan mükelleflerin Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim (Form Ba) ile Mal ve Hizmet Satımlarına İlişkin Bildirim (Form Bs) bildirimlerinin yapılması yükümlülüğü getirmiştir. Anılan yasanın 350, 362 ve 381 Seri Nolu Genel Tebliğlerinde bu bildirim ve formların uygulama esaslarına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

06/02/2008 tarih ve 26779 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Vergi Usul Kanununun 381 Seri Nolu Genel Tebliğ Uyarınca mükellefler mal ve hizmetin teslimini takip eden 2 inci ayın 5 inci günü mesai bitimine kadar bildirimlerini yine VUK nun 340,346, 357, 368 ve 376 Seri nolu Genel Tebliğlerinde bahse konu bildirim şekline uygun olarak yapmaları gerektiği açıklanmıştır.

Bildirimleri yapılması gereken Form Ba ve Form Bs 381 Seri Nolu tebliğ uyarınca Bilanço Esasına göre defter tutan mükelleflerin teslime konu mal ve/veya hizmetin KDV hariç tutarı 8.000 TL ve üzeri olanlar bildirimlerini her mükellef bazında ayrı ayrı bu tutarın altın kalan mal ve hizmet alım ve satımlarına ilişikin bildrimleri tebliğ uyarınca toplu olarak yapmak zorundadırlar.

Bildirimler 381 Seri Nolu Genel Tebliğin 1.1. Bildirimlerin Dönemi ve Verilme Zamanı bölümün 3 üncü fıkrası uyarınca 2008 yılı ve müteakip dönemler için aylık olarak verilme zorunluluğu getirilmiştir. Getirilen bu zorunluğa uymayan veya bildirimlerini doğru olarak yapmayan mükellefler için yine aynı tebliğ (381 Seni No'lu VUK GT.) hükümleri uyarınca 213 sayılı yasanın Mük.355/1 inci maddesi gereğince Özel Usulsüzlük Cezası kesileceği bildirilmiştir. (388 Seri nolu VUK Genel Tebliği uyarınca 213 S.K. -Mük.355/1 inci maddesine göre bilanço esasında 1.600 TL Özel Usulsüzlük Cezası öngörülmüştür. ).

Anılan tebliğ uyarınca düzeltmelerin bildirim süresi içerisinde yapılmadığı durumunda da geçerli olacağı açıklanmış ve bir dönem de Gelir İdaresi Başakanlığı tarafından Özel Usulsüzlük Cezası kesilmesi uygulanmıştır. Ancak Vergi ve Cezaların Kanunlarla açık bir şekilde bildirilmesi, ayrıca mükellefe tebliğ zorunluluğu bulunduğu (VUK Mük 355/2 inci maddesi gereğince mükellefe Özel usulsüzlük cezasının uygulanması için "bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyleilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmememesi veya eksik yada yanlış bilgi verilmesi veya defter ve belgelerin ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında kanun cezai hükümlerinin uygulması cihetine gidileceği ilgililere yazılı olarak bildirilmesi şarttır."denmektedir.) VUK amir hükümleri altına alındığıdan süresinden sonra verilen düzeltme bildirimlerine ilişkin cezai müeyyide, uygulaması VUK Kanununa aykırı (Özel Usulsüzlük Cezası; e-bildirge sisteminde otomatik olarak kesilmekte idi ve mükellefe bu cezai müeyyidenin uygulanmasıyla ilgili herhangi bir yazılı bilgide bulunulmamaktaydı.) olması sebebiyle Maliye bakanlığı tarafından ceza kesilmesi durdurulmuştur. 381 Seri Nolu Vergi Usul Kanununa göre 01/08/2009 tarihinden önce yasalara aykırı olarak kesilen Özel Usulsüzlük Cezalarının kanımca; Devletin haksız iktasabı olduğu, ve bu cezaların Anayasamızın 125/7 inci maddesi uyarınca kanuni faizleri birlikte mükelleflere iade edilmesi gerektiğini düşünmekteyim.

DÜZENLEME ŞİMDİ NASIL?

Hata; Maliye Bakanlığı tarafından bir dönem uygulandıktan sonra düzeltilmiş ve mükelleflerin yapmış olduğu bildirimlerin bildirim süresinden sonra Form Ba ve Form Bs lere ait düzeltmelerine ilişkin kesilen Özel Usulsüzlük Cezaları kaldırılmış, yani ceza kesme durdurulmuştur.

03/07/2009 tarih ve 27277 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5904 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 22 inci maddesi ile 213 Sayılı yasanın Mükerrer 355 inci maddesi değişmiş ve mükeleflerin yapması gereken bildirim ve formların zamanında ve/veya doğru olarak yapılmaması durumunda cezanın uygulama esasları ilgili maddeye eklenmiştir.

İlgili düzenleme sadece bildirim ve formlar açısında yapılmış, beyannamelere ilişkin düzeltmeler bu kapsamda değerlendirilmemesi gerekmektedir (Zira beyannamelere ilişkin olarak, 213 sayılı VUK 'nun 116 ve müteakip maddeleri gereği ve anılan yasanın pişmanlık hükümlerine göre sonradan düzeltme verilmesi, başka bir ifade ile keyfiyetin mükellef tarafından bildirilmesi cezai sorumluluğu kaldırmaktadır.) .

İlgili düzenlemeye göre; bildirimde bulunulması gereken bildirge ve formların bildirim süresinden sonraki 10 gün içinde bir düzeltme verilmesi durumunda, herhangi bir cezai müeyyide uygulanmayacaktır. Ancak bu 10 günlük süreyi takip eden 15 gün içerisinde verilmesi durumunda 213 sayılı yasanın Mük.355 inci maddesinin 1 inci fıkrası uyarıca uygulanacak cezanın 1/2 si, bu süreden sonra verilenler için ise ilgili maddede öngörülen cezanın tamamı uygulanacaktır (Cezanın uygulanmasında; DÜZELTMENİN ister mükellef tarafından yapılan bildirimleri isterse de idare tarfından inceleme neticesinde ortaya çıkartılan tutarsızlıklar sebebiyle olması arasında fark olmadığı açıklanmıştır. Yani düzeltme verilmesi cezanın kesilmesi için yeterli olacağı açıklanmıştır. Yasaya eklenen bu düzenleme her ne kadar mevzuata uygun olarak düzenlense de 213 Sayılı yasanın 116 ve müteakip maddelerinde vergilendirmede ve matrahta yapılan hatalar sebebiyle verilen düzeltmelerin, anılan yasanın 371/5 inci maddesi gereğince mükellef tarafından yapılması durumunda cezai sorumluluk kalkmaktadır. Ancak herhangi bir şekilde Vergi ve matrahı etkilemediği bildirimlerde, yapılan hataların mükellef tarafından sonradan bildirilmesine uygulanan ceza çok yersiz bir düzenleme olduğu açıktır. Zira bu anayamızın 48 inci maddesi uyarınca devletin ticareti teşvik amacı gütmesi ve girişimceilere yapılacak işlemleri kolaylaştırması ilkesinede aykırı bir tutum olduğunu açıklamak gerekmektedir.).

5904 Sayılı Yasanın 22 inci maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca "Bilanço Esasına göre defter tutan mükellefler ile serbest meslek mensupları için 1.000 TL, ikinci sınıf tacirler, defter tutan çiftçiler ile Kazancı basit usule göre vergilendirilen mükellefler için 500 TL, bunların dışında kalanlar hakkında ise 250 TL olarak belirlenmiştir." Konumuz olan Form Ba ve Form Bs bildirimlerini bir örnek ile açıklayalım. Bildirim yükümlülüğü sadece Bilanço Esasına göre defter tutan tacirler için olduğundan A AŞ.nin Temmuz 2009 dönemine ilişkin bildirimini 05/09/2009 tarihine kadar yapması gerekmektedir. Temmuz 2009 dönemine ait düzenlenmesi gereken Form Ba ve Form Bs bildiriminin süresi içerisinde düzenlendiği varsayımı ile yapılan bu bildirimlere ilişkin düzeltmelerin ilk 10 gün içinde (15/09/2009 tarihinde kadar) yapılması durumunda hiç bir şekilde ceza uygulanmayacaktır. Ancak düzeltmelerin takip eden 15 gün içinde (30/09/2008 tarihine kadar) yapılması drumunda bu ceza 1/2 oranonda yani 500 TL olarak uygulacaktır. Düzeltmenin 01/10/2009 tarinden sonra yapılması durumunda ise ceza tam yani 1.000 TL olarak uygulanactır.

Bilindiği üzere Maliye bakanlığı her yıl Aralık ayında bir sonraki yıl için uygulanacak vergi kanunlarında belirlenen hadleri ve ceza tutarlarını bildirmektedir. 2009 yılı için öngörülen ceza tutarları 20/12/2008 tarih ve 27086 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 388 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile duyurulmuştur. Ancak 5904 sayılı yasanın 22 inci maddesi ile Özel Usulsüzlük cezaları 388 Seri Nolu VUK Genel Tebliğinde belirlenen 2009 yılı hadlerinide yeniden düzenlemiş ve ceza tutarlarında indirim yapılmıştır.

İzlenen maliye politikasını Meslek mensuplarının açısından değerlendirmek gerekirse ilgili mezuatları gereği asli görevlerinin (3568Sayılı Kanun Md.2/A-B) yerine işlerinin, mükelleflerin vermek zorunda olduğu bildirimleri takip etmek olması şeklinde mutasyona uğratan bir çarpık maliye politikası izlenmektedir. Hata ve yanılma yok sayılmakta ve hatta bildirimlerin zamanında yapılmaması gibi gülünç bir çok sebeplerden dolayı asgari ücretin açlık sınırları altında belirnenen ülkemizde, bu tutarın yajlaşık ve asgari olmak üzere 3 katı oranında ceza belirlemekte ve bu şekliyle bütçeye gelir (nakit) akışı sağlamaya çalışmaktadır. Bir başka ifadeyle de kayıtdışı ekonomiden kaybedileni bir nevzede olsa bu şekliyle tahsil etmeye çalışan yıldırmacı bir politika hem ekonomik hem de Anayasal olarak uygun bulunmamaktadır. (Zira, Anayasamızın 48 inci maddesi devletin ticareti teşvik etmesi ve buna uygun yasalar çıkarması gerektiğini ifade etmektedir.).

Bunun yanı sıra dikkat etmemiz gereken bir başka durum vukuu bulmuştur ki, bu da özel usulsüzlük cezasının uygulanmasında bir başka yükümlülük getirmiştir. Yasaya eklenen metin ile cezanın, Maliye bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemler ile duyurulması durumunda ilgililere ayrıca yazılı bildirme zorunluluğu kaldırılmıştır. Yani; herhangi bir uygulamaya ilişkin uygulanacak özel usulsüzlük cezasının maliye bakanlığınca Genel Tebliğlerle ve/veya genelegeler vb. yollarla açıklanmış olması durumunda cezai müeyyide yasa gereği uygun ve açık olduğu ve bilindiği varsılayacağından cezai uygulama idare tarfından otomatik olarak tahakkuk ve tebliğ edilecektir.

Özcan GÜNDÜZ

Stajyer - S.M.M.M.

26 Temmuz 2009 Pazar

Vergi ve Sigorta Prim Alacakları Hk. (Prof.Dr. Şükrü Kızılot)

Hürriyet Gazetesinde yazan Prof. Şükrü Kızılot 25 Temmuz 2009 günü gazete yazmış olduğu makale ile, ekonomik krizin ciddi boyutlarını da ortaya koymuş oluyor.

Ekonomik krizin boyutlarını sizler paylaşabilmek adına bende bu yazıyı Hürriyet gazetesinden aynen alıp buraya kopyaladım.



-----------------------------------------------------------------

25 Temmuz 2009

Şükrü KIZILOT


skizilot@yaklasim.com





-
Vergi ve prim alacakları inanılmaz boyutta



Vergi ve prim alacakları inanılmaz boyutta



TEĞET geçti denilen ekonomik kriz, vergi ve sigorta primi borcu olanları bırakın teğeti, deldi geçti.

Vadesi geçtiği halde tahsil edilememiş olan vergi alacakları ile SSK (4/a) ve Bağ-Kur (4/b) prim alacakları inanılmaz boyutlara ulaştı.

Sözünü ettiğimiz inanılmaz boyut, tabloda gösterilmiştir.

SSK ALACAĞI DÜZELTİLDİ

yukarıdaki rakamlardan; işçi çalıştıran işverenlerden olan SSK primi (4/a), gecikme cezası ve gecikme zammı alacağının ilginç bir öyküsü var.

16 Haziran 2009 günü “SGK'da Erkek Adam Komedisi” başlığı altında açıkladığımız gibi, Sosyal Güvenlik Kurumu, Aralık 2007 itibariyle gözüken prim alacağını, hiç değiştirmeden Mart 2009 ayı dahil “her ay aynen” yayımlıyordu. O tarihte 12.2 milyar TL olan prim ve faiz alacağını “Haziran 2009 itibariyle 20 milyar TL olmuştur” diye tahminde bulunmuştuk.

Uyarımız üzerine, bu komediye son verildi ve alacaklar üç ay öncesine ait de olsa yayımlandı.

Nisan 2009 itibariyle alacak tutarının 18.2 milyar TL olarak açıklanması tahminimizi doğruladı.

Böylelikle 15 aydır tekrarlanan bir skandala da son verildi.

NE YAPMALI?

Yukarıda da belirttik.

Bugün itibariyle vadesi geçtiği halde tahsil edilmemiş prim ve vergi alacakları ile bunların faiz ve gecikme zammı tutarı 130 milyar TL civarında.

Ülkemiz zor günlerden geçiyor. İlk çeyrekte yüzde 13.8 küçülmemiz, reel sektörün ne kadar zor durumda olduğunun somut göstergesi.

* Yaklaşık 850 bin kredi kartı borçlusu için borç yapılandırılması ve faiz indirimi kararı alındı.

* Merkez Bankası faizleri yüzde 8.25'e indi.

* Bankalar mevduata yüzde 9-11 arasında faiz uyguluyor.

* Hazine yıllık yüzde 12 ile borçlanıyor.

* Enflasyon, Haziran ayında TÜFE'de yıllık yüzde 5.73, ÜFE'de ise yıllık -1.86 oldu.

Durum böyle iken, gecikme zammı oranı yıllık yüzde 30 olarak uygulanmaya devam ediyor.

Devletin paraya, borçlu vatandaşın da şirketlerin de nefes almaya ve ayakta durmaya ihtiyacı var. Yüksek faizler, borçları iyice ödenemez hale getiriyor.

Birikmiş prim ve vergi alacaklarının, aslına dokunmadan faizleri enflasyona göre yeniden hesaplanıp indirilmesi, ardından yıllık yüzde 4 faizle, 36 aylık bir taksitlendirme yapılması en uygun çözüm.

Sonunda devlet de kazanır, vatandaş da...

24 Temmuz 2009 Cuma

İhraç Kayıtlı Teslimlerde KDV Uygulaması

İHRAÇ ETMEK SURETİYLE HAMMADE ALIMLARINA İLİŞKİN İSTİSNA UYGULAMASI VE İSTİSNANIN ESAS YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Global pazarda , teknoloji ile artan rekabet ve genişleyen pazar ağında reel sektör verilerini sadece ülke içi ticareti düşünmek, yaşadığımız şu son 20-30 yıl süre için mümkün bulunmamaktadır.

Bu bağlamda hükümetler; global pazarda ülkelerinde bulunan, özellikle KOBİ olarak nitelendirdiğimiz kurum veya kuruluşların, rekabet gücünü arttırmak amacıyla vergi yükünde bazı kolaylılar sağlamaktadırlar. Bahsi geçen yasa ve düzenlemelerin ulusal şirketler açısından Uluslar arası pazarlarda da kolaylık sağlamak amacıyla ülkemizde düzenlenen bazı uygulamalar yazımızın konusunu oluşturmaktadır.

Hükümetler yerel ticareti geliştirmek ve haksız rekabetin önlenmesi aşamasında ticarete yasalar ile müdahale ederler. Marka, patent, know-how bunlara örnek olarak verilebilir. Ayrıca haksız rekabetin önlenmesi amacıyla yurdumuzda Rekabet Kurulu kararları da önem arz etmektedir. Üretimin ana unsurları hammadde, yardımcı malzeme ve işçilik maliyetlerini de yüklenen işverenler ayrıca, marka ve patentler için ciddi tutarlarda harcamalar yapmaktadırlar. Bu bağlamda çıkartılan yasalar ve kurul kararları Uluslar arası pazarda yer kapmaya yeterli sermaye gücü olmayan imalatçı kurum ve kuruluşların, bu gibi girişimlerde bulunması olanaksız bir hal almaktadır.

Bunun sonucu olarak ta ülkeye döviz kazandırıcı ticaretin teşviki ve geliştirilmesi için yasa koyucular tarafından bazı paketlerin hazırlanması kaçınılmaz olmaktadır.

Ülkemizde ihracatı ve üretimi geliştirmek adına yapılan bazı teşvikler de 02/11/1984 tarih ve 18563 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01.01.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu, 12/06/2002 tarih ve 24783 sayılı resmi gazetede yayımlanan 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu ve 27/01/2005 tarih ve 25709 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanan 2005/8391 sayılı Dahilde İşleme Rejimi Kararı ile sağlanmıştır.

Yazımızda Sanayi kesimine yapılan KDV ve ÖTV’nin ihraç edilmek koşulu ile alımı ve satımı yönünden ele alınacak, bunun yanı sıra Dahilde İşleme Rejiminin uygulanmasına dair bazı notlar verilecektir.

1-KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNU AÇISINDAN İSTİSNANIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE YASAL MEVZUATA GİRİŞİ:

Bilindiği üzere Katma Değer Vergisi Kanunun İşlemlerin Türkiyede Yapılması başlıklı 6 ıncı maddesine göre, malların teslimi esnasından Türkiye sınırları içerinde bulunması gerektiği veya mal ve/veya hizmete ait faydadan Türkiye sınırlar içerisinde tüketilmesi gerektiğidir ki, İade ve istisnalara kaynak olan madde bu maddedir. Mal veya hizmetin teslimi yurt içinde yapılsa dahi faydası eğer bir başka ülkede veya yurtiçinde bulunan bir serbest bölgede sağlanıyorsa bu maddeye göre Katma Değer Vergisinden muaf tutulması gerekiyor ki; bu bağlamda 3065 sayılı yasanın 11 ve 32 inci maddelerine göre istisna ve iade esaslarını düzenlemiştir.

Diğer taraftan 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun İstisnalar Başlıklı 11 inci maddesinin 1 inci fıkrasının c) bendi ile ihracatçıların, imalatçılardan almış oldukları mamul mallara Katma Değer Vergisi ödemeden almalarına imkan sağlamaktadır.

Malın ihraç etmek kaydıyla satışı, başka bir ifadeyle alışı Mevzuatımıza 20/06/1986 tarih ve 19140 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3297 sayılı Torba Kanunun 3 üncü maddesi ile eklenmiştir. Bahsi geçn 3297 sayılı 3065 SAYILI KATMA DEĞER VERGİSİ KANUNUNUN, 6802 SAYILI GİDER VERGİLERİ KANUNUNUN, 1606 SAYILI TÜRKİYE KIZILAY DERNEĞİ, TÜRK HAVA KURUMU VE TÜRKİYE ÇOCUK ESİRGEME KURUMUNUN BAZI VERGİLERDEN, BÜTÜN HARÇ VE RESİMLERDEN MUAF TUTULMASINA DAİR KANUN’nun 3 üncü maddesi eklenmiş ve yayımı tarihinde yürürlülüğe girmiştir. İlgili madde metni aşağıdaki gibidir.

….

Madde No 3

Kapsam

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 11 inci maddesinin 1 inci fıkrasına aşağıdaki (c) bendi eklenmiş ve 2 nci fıkra aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

c) İhraç edilmek şartıyla imalatçılar tarafından kendilerine teslim edilen mallara ait katma değer vergisi, ihracatçılar tarafından ödenmez. Mükelleflerce Tahsil edilmeyen ancak ilgili dönem beyannamesinde beyan edilecek olan bu vergi, vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil olunur.

Söz konusu malların, ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay başından itibaren 3 ay içinde ihraç edilmesi halinde, tecil edilen vergi terkin olunur.

İhracatın yukarıdaki şartlara uygun olarak gerçekleştirilmemesi halinde, tecil olunan vergi tahakkuk ettirildiği tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammının % 50 fazlası ile birlikte tahsil olunur. Ancak, ihraç edilmek şartıyla teslim edilen malların vergi usul kanununda belirtilen mücbir sebepler nedeniyle ihraç edilmemesi halinde, tecil edilen vergi tecil edildiği tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine göre ilgili dönemler için geçerli tecil faizi ile birlikte tahsil edilir.

Tecil veya terkin edilen bu vergiler hakkında ihracatçılar bakımından bu Kanunun 32 nci maddesi hükmü uygulanmaz.

İhracatçılara mal teslim eden imalatçılara iade edilecek Katma Değer Vergisi, ihraç edilen mala ilişkin imalatçı satış bedeline göre hesaplanan miktardan fazla olamaz. İhracatçılara mal teslim eden imalatçılara iade edilmesi gereken Katma Değer Vergisi, ihracat işlemlerinin tamamlanmasından sonra yapılır. İade veya tecil olunacak vergi miktarı, mükellefin ilgili dönem beyannamesinde yer alan bilgiler mukayese edilmek suretiyle hesaplanır.

2. Maliye ve Gümrük Bakanlığı, Katma Değer Vergisi tahsil edilmeden teslim edilecek mal miktarının; ihracatçı ve ihracatçıya mal teslim edenlerin her biri için, bir önceki yıl iş hacmi, cari yıldaki işlemler ve vergi alacağının emniyet altına alınması amacıyla gerekli görülen hallerde sınırlamaya ve bu istisnaların uygulamasına ilişkin usul ve esaslar ile istisnanın uygulanacağı asgari miktarları tesbite yetkilidir.

Yapılan bu değişiklik ile üzerinde yüklü bir maliyet unsuru bulunan imalatçılara mal ve teslimi kolaylaşmış, satış ve pazarlama faaliyetleri açısından ciddi bir kolaylık sağlamıştır.

1.1-İSTİNANIN UYGULAMA ESASLARI :

Bahse konu istisnanın uygulanması 23 seri nolu KDV Genel Tebliğinin C Bendi ile başlamış ancak, 26 ve 27 seri nolu KDV Genel Tebliğ hükümleri ile 23 seri nolu Genel Tebliğ hükümlerinin güncelliği kalmamıştır. 27 Seri Nolu KDV Genel Tebliğininde ihraç etmek koşulu ile mal teslim hakkı imalatçı firmalara verilmiştir. Mezkûr tebliğin A-İhraç Kayıtlı Teslimlerde 01.01.1998 Tarihinden İtibaren Geçerli Olacak Usul ve Esaslar başlıklı bölümün girişinde imalatçı firmaları tanımlamıştır. Anılan ihraç kayıtlı mal satmaya yetki kazanan imalatçılar;

a)Sanayi Siciline kayıtlı ve sanayi sicil belgesine haiz olmalı,

b) Sanayi Odası, Ticaret Odası veya Esnaf ve Sanatkar Derneklerine kayıtlı bulunması

c) İmalat işinde en az 5 (beş) işçi çalıştırması (Bu içtihatlara göre minimum 5 işçinin yapabileceği işi yapabilecek makine parkuruna sahip olmak anlamını da taşımaktadır.)

d)Sanayi Sicil belgesinde yer alan üretim konusunda gerekli araç parkına sahip olması,

e) Bu şartları taşıyan imalatçıların ayrıca kendi imalatlarının yanı sıra ilave olarak Fason imalat yaptırmaları halinde

1-Fason üretimi sadece sanayi sicil belgesinde yazılı üretim dallarında yaptırmaları

2-Fason olarak yaptırılan imalatta işin riskini ve organizasyonunu üstlenmeli

3-Fason olarak üretilen mallara ait hammade ve malzemeleri üstlenmesi

gerekmektedir.

İstisnadan sadece yukarıda yazılı koşullara haiz kurum ve kuruluşlar faydalanabileceklerdir.

Yukarıda bahse konu özellikleri taşıyan firmalar ihracatçı firmaların talepleri doğrultusunda teslim edecekleri mamul malları 3065 sayılı yasanın 28 inci maddesine göre Bakanlar Kurulunca belirlenen en son tarife nispetinde KDV hesaplayacak ancak tahsil etmeyeceklerdir. İlgili faturanın üzerine Mal teslimi 3065 sayılı yasanın11/1.c maddesi gereğince İhraç Etmek koşulu ile satıldığından KDV tahsil edilmemiştir. şerhi düşülecektir. Bu şerh teslim edilen malların satıcı firma tarafından üretildiği anlamına gelmektedir. Başka bir ifade ile satıcı firmalar sadece imalatını gerçekleştirdiği malların teslimini, ihraç kaydıyla teslimlere konu edebilirler. Ticaretlerinde imalatını gerçekleştirdikleri mamul malların yanında piyasadan hazır olarak almış oldukları malların ihraç kaydıyla teslimi yasa gereği mümkün bulunmamaktadır.

İhracatçı firmalar; ihraç etmek taahhüdü ile almış oldukları malların ihracını, ihraç kayıtlı teslime konu malın teslim tarihini takip eden ay başından geçerli olmak üzere 3 ay içinde gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Gerçekleştiremedikleri durumlarda İhraç edecekleri malları 12/02/2009 tarih ve 27139 sayılı resmi gazetede yayımlanan 112 seri nolu KDV Genel Tebliğinin 4.İhraç Kaydıyla Teslim Edilen Malların Süresinde İhraç Edilmemesi Halinde Ek Süre Talebi başlıklı bölümünde de bahse konu edildiği gibi haklı ve/veya mücbir sebepler ile 3 aya kadar ek süre talep edebilmektedirler. Ek süre talebi taahhüt edilen ihraç süresini bitimini takip eden ay başından başlamak üzere 3 ay içinde yapılmalıdır ki zira en fazla 3 ay ek süre talep edilebilir. Bu süre içerisinde de ihracın mevzuata uygun olarak gerçekleştirilememesi durumunda tecil edilen verginin tahakkuk tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 28.07.1953 tarih ve 8469 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesi gereğince gecikme zammıyla birlikte (ihracın gerçekleştirilemeyen kısmı için) tahsil olunur (4842 sayılı yansın 21 inci maddesi ile değişik. Yürürlülük: 01.05.2003).

Diğer taraftan, İhraç Kaydıyla alınan malların mevzuata uygun olarak teslim edilememesinin sebebi olarak 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 13 üncü maddesinde bahsedilen Mücbir sebeplerin varlığının olması durumunda yine 6183 sayılı AATUHK nun 48 inci maddesi gereğince tecil edilen verginin tahakkuk tarihinden itibaren tecil faizi ile tahsil edileceği yasa hükmüne alınmıştır. Ancak yine 213 sayılı Vergi Usul Kanunun Mücbir Sebeplerle Gecikme başlıklı 15 inci maddesinin (1) inci fıkrası gereğince mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde bu sebep veya sebepler ortadan kalkıncaya kadar süreler (tarh zamanaşımı dahil) işlemez. Bu sebeple İhracatı gerçekleştirilmesi öngörülen malın ihraç edilmemesi sebebinin mücbir sebep olduğunun yine 213 sayılı VUK nun 15 inci maddesinin (2) inci fıkrası uyarınca “malum olması ve ilgiler tarafında ispat ve tevsik edilmesi” gerekmektedir. Tarafım görüşüne göre mücbir sebebin varlığının ispat ve tevsik edilmesi halinde tecil edilen vergiye uygulanan süre durması gerektiğinden tecil faizinin uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

1.2-TESLİMİ GERÇEKLEŞEN MAMÜL MALLARA İLİŞKİN DEFTER KAYIT VE KDV BEYAN ESASLARI:

1.2.1-Alıcı Tarafından Uygulanacak Defter Kayıt ve Beyan Esasları :

1.2.1.1-BEYAN :

İhraç kayıtlı malın alımını yapan ihracatçı firmalar almış oldukları mal teslimi esnasında alınan mamul mallar (alıcı için ticari mal) için Katma Değer Vergisi ödemeyeceğinden 3065 sayılı yasanın 29 uncu maddesinin 1 inci fıkrası gereğince indirimi mümkün bulunmamaktadır (Ancak iadeye konu malın yasaya uygun olarak gerçekleştiremedikleri durumunda yurtdışı edilemeyen kısma tekabül eden Katma Değer Vergisini kanuni faizi ve gecikme zammı ile birlikte Satıcı firmaya ödemekle mükelleftirler. Zira ihraç edilemeyen kısım ihraç kayıtlı mal olmaktan hukuken çıkmış bulunmaktadır.).

İndirimi mümkün olmayan bir mala ilişkin Katma Değer Vergisi Beyannamesinde de herhangi bir beyanda söz konusu olmayacaktır. Diğer bir ifade ile İhraç Etmek suretiyle mal alımında, gerçek usulde Katma Değer Vergisi Mükellefleri bu mala ait hesaplanan Katma Değer Vergisini İlgili Döneme ait 1 Nolu Katma Değer Vergisi beyannamesinde beyan etmeyeceklerdir.

1.2.1.2-DEFTER KAYDI :

İhraç etmek suretiyle mal alımında bulunan bir ihracatçı, teslime konu malın faturasında gösterilen katma değer vergisi tutarını Defter kayıtlarına alıp almamakta Muhasebe Usulu Uygulama Genel Tebliğlerine göre serbesttir. Ancak İzlemek istemesi durumunda, Fatura üzerinde belirtilen Katma Değer Vergisini Nazım hesaplarda izleyebilecektir.

Bu durumu bir örnek ile açıklayalım. Örneğin; A Dış Ticaret Ltd.Şti. ihracatçı bir firmadır ve X İmalat San.Tic.AŞ.den İhraç etmek koşulu ile 10 adet mobilya imalatında kullanılmak üzere KDV hariç toplam 200.000 TL tutarında malı teslim almış ve malın % 50 lik kısmı CRM Int.Co. Firmasına ihracatını gerçekleştirmiştir. (İhracat Bedeli 120.00 USD olup, Döviz Kuru :1,5000 TL dir)

Malın alımına ilişkin kayıt;

-------------------------- / ------------------------ ------------------------ ------------------------

153-Ticari Mallar ............................................. 200.000 TL

320-Satıcılar.................................................................................... 200.000 TL

900-Borçlu Nazım Hesap....................... 36.000 TL

910-Alacaklı Nazım Hesap...........................................36.000 TL

-------------------------- / ------------------------ ------------------------ ------------------------

%50 lik Kısmın İhracatının Gerçekleşmesi

-------------------------- / ------------------------ ------------------------ ------------------------

120.Alıcılar........................................ 180.000 TL

120.20-Yurtdışı Alıcılar (120.000 $*1,50 TL)

601-Yurtdışı Satışlar............................................ 180.000 TL

910-Alacaklı Nazım Hesap................... 18.000 TL

900-Borçlu Nazım Hesap ............................................18.000 TL

-------------------------- / ------------------------ ------------------------ ------------------------

Yukarıda yapılan yevmiye defteri kayıtlarından 1 inci kayıtta, örneğimizde alınan 200.000 TL değerindeki malın ihraç kayıtlı olarak alınmasına ilişkin mal alım kaydıdır. Bura teslim esnasında ödenmeyen ancak yasal yükümlülük üstlenilen KDV Nazım Hesaplarda gösterilerek takibi kolaylaştırılmış ve işlem muhasebesel olarak defter kayıtlarına alınmıştır.

2. Kayıtta ise yurtdışı edilen malın ki bu alımı yapılan malın %50 sine tekabül etmektedir. Malın yurtdışı satış kaydı ve ihraç kayıtlı alınan mala ait Nazım hesaplara alınan KDV tutarında da bu orana isabet eden KDV tutarı da düşülerek yurtdışı edilmemiş İhraç kayıtlı malın KDV sininde ne kadar olduğu izlenmesi sağlanmıştır.


1.2.2-Satıcı Tarafından Uygulanacak Defter Kayıt ve Beyan Esasları :

1.2.2.1-BEYAN :

İhraç Kaydıyla yapılan teslimlerde Satıcı firmanın, durumu ilgili dönem 1 Nolu Katma Değer Vergisi Beyannamesinde beyan etmesi mecburidir. Ancak İhraç Kayıtlı teslimlerin Katma Değer Vergisi açısından beyan edilmesi, özellik taşıyan durumlar arsasında yer alır.

İhraç kayıtlı olarak teslim edilen mamul malların teslim tutarları ile (24 Nolu Katma Değer Vergisi Sirküleri ile açıklanan veya beyannamelerini internet ortamında elektronik olarak verenler 340 ve 346 Seri Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğlerinde bahsedilen esaslar dahilinde), diğer mal ve hizmet teslim bedelleri toplanarak beyan edecek, ihraç kayıtlı mallara ait Hesaplanan KDV, Toplam Hesaplanan KDV içerisinde beyan edilecektir.

Ancak; İhraç Kaydıyla yapılan teslim bedeli ile uygulanan Hesaplanan KDV tutarı Yine 1 Nolu Katma Değer Vergisi Beynanının 10-İHRAÇ KAYDIYLA TESLİMLER bölümünde gösterilmek suretiyle tecil veya terkin ettirilecektir.

1.2.2.1.a)-Verginin Tecili :

Bilindiği üzere 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 29/2 ve 32 inci maddesi uyarınca, Katma Değer Vergisinin iade edilebilmesi için mükellefin bu vergiyi anılan yasanın 29/2 inci maddesinin 1 inci cümlesinde bahsedildiği gibi, indirim yoluyla giderememesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, ilgili döneme ait Katma Değer Vergisi Beyannamesinde Sonraki Döneme Devrden Katma Değer Vergisi beyan etmesi gerekmektedir.

Mükelefin mal ve hizmet teslimlerine uygulanan Katma değer vergisi toplamı, döneme ait mal ve hizmet alımlarından kaynaklanan indirilecek Katma Değer Vergisinden büyük ise fark ödenecek katma değer vergisi
olarak beyan edilir, eğer toplam hesaplanan KDV, İndirimler Toplamı arasındaki farktan küçük ise aradaki fark Sonraki Döneme Devreden Katma Değer Vergisi olarak beyan edilir ve iade edilmez şukadar ki; mükellefin Katma Değer Vergisi Kanunun 11, 12, 13, 14, 17/s ve 29/2 inci maddeleri kapsamındaki istisnai durumların varlığı nedeniyle yüklenilen katma değer vergisi Sonraki döneme devreden katma değer vergisinden büyük olmamak koşulu ile mükellefe nakten veya mahsuben iade edilir.

İstisnai durumun 3065 sayılı yasanın 11/1.c maddesi ile kaynaklanıyor olması ve mükellefin yukarıda açıklanan sebeplerle hesaplanan KDV toplamı, döneme ait İndirimler toplamından büyük olması durumunda ihraç kaydıyla yapılan teslimlere tekabul eden Katma Değer Vergisi 3 aylık (talep edilmesi durumunda süre 6 aya kadar çıkabilmektedir.) süre zarfında gerçekleştirilmesi gerektiğinden bu süre içerinde tecil (eteleme) edilir. Yani dönem KDV beyannamesinde Tecil Edilecek KDV satırında beyan edilerek ödenecek KDV tutarından düşülür. Bu tutar ödenecek KDV tutarında fazla ise fazla kısım Sonraki Döneme Devreden Katma Değer Vergisi olarak beyan edilir.

1.2.2.1.b)-Tecil Edilen Verginin Terkini (Silinmesi) :

Mükellef yukarıda da açıklandığı gibi tecil edilecek Katma Değer Vergisi beyan etmesi durumunda, ihraç kayıtlı teslimlere konu malların yurtdışı veya yurtiçindeki herhangi bir serbest bölgeye teslim edildiğini gösterir Gümrük Çıkış Beyannamesi, Özel fatura ve/veya Serbest Bölge Giriş Formlarının aslı veya Noter veya Yeminli Mali Müşavir tarafından ekleri ile birlikte tasdik edilmiş bir suretinin tecil süresinin bitimine müteakip 213 sayılı Vergi Usul kanunun 14 üncü maddesi gereğince 15 gün içerinde Katma Değer Vergisi Açısından bağlı bulunduğu Vergi Dairesine bir dilekçe ekinde teslim etmesi gerekmektedir.

İhraatın gerçekleştiğine dair belgenin aslı teslim edilmemesi durumunda, Noter veya YMM tasdikli suretleri imalatçı firmaya, ihracatçı firma tedarik etmekle mükelleftir.

Evrakaların idareye tevsik edilmesi durumunda tecil edilen vergi, idare (Vergi Dairesi) tarafından terkin edilir (silinir).

Yukarıda açıklanan durum aksine, mükellefin Hesaplanan KDV tutarı, İndirimler Toplamından düşük olması durumunda aradaki fark sonraki döneme devreden KDV olarak beyan edilir.

KDV beyannamesinde TABLO 10-İHRAÇ KAYDIYLA TESLİMLER bölümünde beyan edilen KDV tutarı ise İhracatın Gerçekleştiği Dönemde İade Edilecek KDV satırına yazılarak ihracatın gerçekleştiği dönemde Durumu gösterir ayrıntılı bir tablo ile hesaplması yapılarak Yine tasdikli Çıkış belgelerinin ibrazı sonucu mükellefe nakten veya mahsuben iade edilcektir.

Mükellefin imalatını gerçekleştirği mamul mala uygulanan Bakanlar kurulunca belirlenmiş en son KDV nispeti eğer mamül malın hammade veya yardımcı malzemelerine uygulanan KDV tutarından düşük ise, bu durumdan kaynalanan yüklenilen KDV tutarları yine KDV Beyanamesinde TABLO 10-İHRAÇ KAYDIYLA TESLİMLER bölümünde beyan edilmesi ile yüklenilen KDV tutarı mükellefe nakten veya mahsuben iade edilebilmektedir.


1.2.2.2-DEFTER KAYDI :

Yukarıda da açıkladığımız gibi geçek usulde Katma Değer Vergisi Mükellefi olan imalatçılar imalatını gerçekleştirdikleri mamul malları yurtiçindeki tedarikçilere bu malları yasalara uygun olarak ihraç etmeleri koşulu ile KDV tahsil etmeden satabileceklerdir. Satışı yapılan malları yurtiçi satışı için kesilen fatura gibi tsime konu mala Bakanlar Kurulunca Belirlenen ve 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun 28 inci maddesine göre uygulanan KDV nispetinde KDV Hesaplanacak ve fatura üzerinde ayrıca gösterilecektir. Ancak fatura üzerine "3065 Sayılı Yasanın 11/1.c maddesi gereğince ihraç edilmek suretiyle satıldığından KDV tahsil edilmemiştir." şerhi düşülecektir. Bu suretle KDV tedarikçi firma tarafından ödenemeyecektir.

Yazımızın
1.2.1.2-DEFTER KAYDI başlıklı alıcı firmanın muhasebe defterlerine kayıt bölümünde verilen örneği burada satıcı firma için kullanalım. Örneğimizde X İmalat Sanayi Tic.AŞ. ihraç etmek koşulu ile imalatını gerçekleştirmiş olduğu 10 adet moilya imlatında kullanılan makineyi A Dış Tic.Ltd.Şti.'ne toplam 200.000 TL bedelle satmıştır. A Dış Ticaret Bu malın tamamnı yurtdışınadaki CRM Int.Co. firmasına ihraç etmiştir. İhracat 3065 sayılı yasanın 11/c maddesine uygun olarak süresiçinde gerçekleştirilmiştir.

Malın Satımına ilişkin kayıt;

-------------------------- / ------------------------ ------------------------ ------------------------

120-Alıcılar ...................................................200.000 TL

192-Diğer KDV ................................................ 36.000 TL

601-Yurtdışı Satışlar ....................................................................... 200.000 TL

391-Hesaplanan KDV ....................................................................... 36.000 TL

-------------------------- / ------------------------ ------------------------ ------------------------

Şeklinde olması gerekmektedir.


Özcan Gündüz
Stajyer - S.M.M.M.

ÖTV nin ihraç kaydıyla teslimi ve Dahilde İşleme Rejimleri makaleleri, yazıların takibinin kolaylaştırılması amacıyla yeni yazılarla gelecek.....