24 Ocak 2010 Pazar

KOD Kargaşasına Son mu? Yoksa Daha Karmaşık Bir Durum mu?

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geçen günlerde yapmış olduğu bir açıklama ile sadece İstanbul'da 100 bin mükellefi aşan Sakıncalı Mükellefler Listesinin tümüyle kalkacağını yerini Grup Sisteminin alacağını açıkladı.

KOD Sistemi neticesinde Mükellefler, Sahte veya Muhteviyatı İtibari İle Yanılcı Belge (SMİYB - halk arasındaki adıyla naylon fatura) düzenleyicisi veya kullanıcısı olduğunun tespiti ile karşı karşıya kalarak ticaretlerinde ciddi sıkıntılar yaşamaya başlamışlardı. Bu durum özellikle Katma Değer Vergisi iadesi talebinde bulunanlar açısından ciddi sıkıntılara yol açmaktaydı.

Ancak biliyoruz ki, Anayasımızın 48 inci maddesi gereğince ticareti teşvik etmek ve kolaylaştırmak hükümetlerin asli görevi iken, vergi geliri elde etmek amacıyla ticareti baltalayan bir maliye politikası ile faaliyete geçen hükümet, ülke içindeki ticareti durdurma aşamasına kadar indirmiştir.

Vergi Daire Başkanlıkları aracılığı ile Vergi İnceleme Elemanlarının inceleme neticesinde tespit ettikleri mükelleflerin sonuçlarını her Cuma günü derleyerek yine Vergi Daire Başkanlıkları aracılığı ile bağlı Vergi Dairesi Müdürlüklerine ve 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 5 inci maddesi gereğince TÜRMOB ve Y.M.M. Odalarına bilgi verilmekteydi. Durumun ve sebep olduğu aksaklıklar; Odalar, akademisyenler ve çeşitli basın organları tarafından tenkit edilmesi sonucu 27 Nisan 2009 tarihinden bu güne kadar herhangi bir sakıncalı mükellef listesi yayınlanmamıştır. Durum Bakanlıkça takip edilmiş olmalı ki; bu günlerde konusunda en yetkili ağız tarafından basın açıklaması yapılıyor ve durumun düzeleceği ancak kalkmayacağı beyan ediliyor.

Çeşitli basın kanallarından almış olduğumuz bilgilere göre yeni düzenleme
de bir hayli değişiklik yapılacağı yönünde olmuştur.

Yeniden yapılanma çalışmaları teknoloji ile geliştirilerek, Maliye Bakanlığı tarafından kullanılan VEDOP (Vergi Depolama Programı) içerisine eklenecek artı bir program tarafından yapılacaktır. S.M.İ.Y.B. düzenleme veya kullanma fiili ile direk bağlantısı bulunan kurum veya kişilerin inceleme sonucunu vergi kimlik numarası aracılığı ile bilgisayarlar tarafından yaptırılacak. Program neticesinde daha önce tanımlamaları yapılan sakıncalı mükelleflerin listesi ile mükellefin bunlarla olan ilişkisi, beyan edilen vergi, tahakkuk eden vergilerin zamanında ödenmesi gibi konularda belli kriterlere uygunluk bu program aracılığı ile yapılacak ve mükellefe bir karne notu şeklinde not verilecek ve buna elle müdahaleyi tamamen durduracaktır. Uygulamaya sokulacak program ile sadece başkanlıkların yapmış olduğu sakıncalı mükellefler ile sınırlı kalan inceleme ve uygulama daha geniş bir perspektifle gözlemlenecek, inceleme mükelleflerin ülke sınırları içinde almış olduğu her türlü mal/hizmet etkili olabilecektir. Programın diğer bir niteliği ise doğru mükellefi, SMİYB düzenleyicisi ve/veya kullanıcısı olan mükelleflerlerden ayırtedebilici bir özelliğe de sahip olması olacaktır.

Diğer taraftan bu konuyla ilgili olarak gününmüzde de taslağı bakanlıkta bulunan V.U.K. Genel Tebliği'ndeki Form Ba ve Form Bs asgari bildirim tutarının 8.000 TL den, 5.000 TL ye düşürülmesinin birinci sebebi bu uygulamanın olduğunu düşünmekteyim. Program ile mükellefler mal alım veya satımında bulunduğu konuma göre 4 üncü kadeyemeye kadar incelenebilecek ve yukarıda da bildirdiğim gibi verilecek not program aracılığı ile değerlendirilecek.

Değerlendirme mükellefin inceleme elemanlarına sevki veya işlemin netleşmesi konusunda hızlandırıcı bir araç olucak ve şahsi düşüncelerin önüne geçecek bir sistemi oluşturacak. Böylelikle vergi dairesi memurları, bu konuda mükellefler hakkından herhangi bir olumlu veya olumsuz değerlendirme yapamayacakalardır.

Uygulamanın tam anlamıyla yürürlülüğe girebilmesi için Maliye Bakanlığı tarafından Vergi Usul Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu başta olmak üzere bazı kanunlarda değişiklik yapacak bir torba kanun hazırlığında olduğu, bu konuda 81 vilayette sürekliliği olan araştırma ekiplerininde kurulacağı çeşitli basın organları tarafından duyurulmaktadır.

Yeni uygulama ile Vergi Usul Kanunun 11 inci maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanunun 84 Seri Nolu tebliğinden bahse konu olan mal alımında veya satımında müteselsilsil sorumluluk kapsamı genişletilecek Gelir ve Kurumlar vergisi konularıda dahil edilecektir. Ayrıca mükellefler hakkındaki durum; TÜRMOB, Yeminli Mali Müşavirler Odaları ve Serbet Muhasebeci Mali Müşavirler Odalarına açık bir şekilde izlenecebilecek olup Bu sonucu Meslek mensupları tarafından gözlemlenebilecektir. Vergi Mahremiyeti hakkında gerekli yasal altyapı, yasa değişikliliği ile sağlacak. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in yapmış olduğu açıklamaya göre, Vergi Kaçırma veya Vergiden Çakınma (Peçeleme) ile hertürlü sorunun önüne geçeceklerini, buna kesinlikle müsaade etmeyeceklerini KOD sisteminin daha sağlıklı ve düzenli bir şekilde yürütüleceğini açıklanmıştır.

Sistemin yürürlülüğe bir an önce girmesi, uzun süredir bu konuda sorun yaşayan mükelleflerin hayatının idamesi için önem arz ettiğinden bir an önce yürürlülüğe girmesi memleket menfatine olacağı kanısı ve umudu içerindeyim.

Özcan GÜNDÜZ
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Stajyeri
o.gunduz@cesader.org

17 Ocak 2010 Pazar

Transfer Fiyatlandırması Yolu İle Örtülü Kazanç Dağıtımı

Eğer bir işletmemiz varsa ve birinden mal veya borç alıyorsak ve bunu işletme faaliyetlerinde kullanıyorsak burada dikkat etmemiz gereken bir durum oluşmaktadır. Nedir bu durum?

2006 Yılı Haziran ayında yürürlülüğe giren 5520 Sayılı Yeni Kurumlar Vergisi Kanunu ile yeni kavram ve oluşumlar yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Bunlara Transfer Fiyatlandırması İle Örtülü Kazanç Dağıtımı ve Örtülü Sermaye konuları örmek olarak verilebilmektedir.

Transfer Fiyatlandırması Yolu İle Örtülü Kazanç; bir işletmenin faaliyetlerini yürütmek amacıyla ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel ve fiyat üzerinde mal veya hizmet alım veya satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen Transfer Fiyatlandırması Örtülü Kazanç Dağıtımı sayılacaktır. Burada mal veya hizmet alım veya satımı; alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama veya kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması veya verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri işlemler her hal ve şartta alım veya satım işlemi olarak değerlendirilecektir.

Burada anlatılmak istenen; Kurumun ilişkili kişilerle ve emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak yukarıda açıklanan işlemlerden birini veya birkaçını bir arada gerçekleştirmesi ile ortaya örtülü bir kazancın çıkıp çıkmaması durudur.
Bunu açıklarken öncelikle kimler ilişki kişilerdir ve emsallere uygunluk ilkesi nedir? Bunu tanımlamak gerekir.

İlişkili Kişiler; Kurumun ortakları, kurumların veya ortakların ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu kurumları, bu kurumların ortakları, Kurumun kendi ortaklarının eşleri ve üçüncü derece dahil akrabaları, ortakların veya eşlerinin alt ve üstsoyları (usul veya füruları) ile kayın veya hısımları ilişki kişi sayılır. Diğer bir yandan kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme sistemi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı ve bilgi değişimi hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle bakanlar kurulunca ilan edilen bölge ve/veya ülkelerle yapılan tüm işlemler ilişkili kişilerle yapılmış sayılacaktır.

Kurumlarla ilişkili kişiler; 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun kanunun 13 üncü maddesinde ve 18/11/2007 tarih ve 26704 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1 Seri Nolu Transfer Fiyatlandırması ile Örtülü Kazaç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğin 3 üncü maddesinde ayrıntılı olarak bahsedilmiştir. Bahse konu tanıma aşağıdaki linkte yazılı web adresi ile de ulaşabilirsiniz.

http://www.gib.gov.tr/fileadmin/user_upload/Tebligler/5520/Trans_Fiyat_Teb1/3.htm

Emsallere Uygunluk İlkesi ise; Kurumun alım veya satımını yapmış olduğu mal veya hizmetin satımında veya alımında uygulana fiyatın; ilişkili kişilerle yapılan işlemlerde uygulanan fiyat veya bedel ile diğer kişi veya kurumlarla yapılan fiyat veya bedele uygun olup olmamasını ifade eder. Burada emsal bedelin tespitinde öncelikle firma içerinde uygulanan fiyat veya bedeller dikkate alınarak uygulanacak, mal veya hizmetin iç emsal yöntemiyle hesaplanamadığı durumlarda ise dış emsal bedel dikkate alınacaktır.

İç Emsal Bedel : İç Emsal bedel satışı veya alımı yapılan bir mal veya hizmetin başka bir firmaya ve firmadan satımı veya alımı yapılıyorsa burada uygulanan fiyat iç emsal fiyattır.

Dış Emsal Bedel : Satışa veya Alıma Konu mal veya hizmetin iç emsal bedel olarak hesaplanamadığı durumlarda firma dışından denekler alınarak emsal fiyat aralığı içerisinde hesaplaması yapılacaktır. Emsal fiyat aralığı birden çok emsal fiyat hesaplamasının yapılarak bulunan emsal fiyatların mod, medyan aritmetik ortalama gibi matematiksel işlemler yapılarak bulunacak fiyat olarak tanımlanmaktadır.

Konuyu bir örnekle açıklayalım; A AŞ.’nin Ortağı olan C, kurumun faaliyetlerine devam etmesi amacıyla Kardeşinden 100.000,00 TL borç aldığını varsayalım.
Konu değerlendirilirken ;

1-Alınan borcun işletme faaliyetlerinde kullanılmak amacıyla alınıp alınmadığı,
2-Alınan Borcun İlişkili Kişilerden alınıp alınmadığı
3-Alınan borcun neticesinde uygulanacak faiz ve benzeri gelir veya giderde Emsallere Uygunluk İlkesine aykırı bir durumun olup olmadığı hususunda değerlendirilecektir.

Örneğimizde; 1-alınan borcun işletme faaliyetleri idame ettirmek amacıyla aldığından, 2-kurum ortakları veya ortakların eşleri ile üçüncü derece dâhil akrabaları ilişkili kişi olduğundan burada alınan borç Transfer Fiyatlandırması Yolu ile Örtülü Kazanç Dağıtımı yapılıp yapılmadığı konusunda değerlendirilecek. 3-Örtülü kazanç olarak ele alınan tutardan kuruma veya karşı tarafa herhangi bir menfaat sağlanıp sağlanmadığı, sağlandıysa sağlanan menfaatin emsallere uygun olup olmadığı irdelenecektir. Burada fiyatın emsallere uygun olarak belirlenmesi ve emsallere uygun olarak belirlendiğinin ispatı mükellef kuruma bırakılmış bununla ilgili olarak vermiş olduğu beyanlara uygun olarak ispat edici evrakların istenildiği durumlarda idareye sunmak amacıyla saklanması gerekmektedir.

Yasa emsallere uygun fiyatın tespitinde birden çok hesaplama yöntemi sunmaktadır. Uygulama, alınan borcun özelliğine göre, yapılacak hesaplamanın da farklı yapılması anlamına gelmektedir. Örneğin Karşılaştırılabilir Fiyat Yöntemi nin (Maliyet Artı Yöntemi, Yeniden Satış Fiyatı Yöntemi, Kar Bölüşüm Yöntemi, İşleme Dayalı Net Kar Marjı Yöntemi, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı ile Anlaşma Usulü ve hesaplanın bu yöntemler ile yapılamaması durumunda mükellefin kendi belirleyeceği bir hesaplama yöntemi Emsallere uygun fiyat belirleme yöntemleridir.) kullanılması durumunda aşağıdaki gibi hareket edilecektir.
Burda, alınan borç için herhangi bir faiz veya benzeri bir menfaatin ödeyip ödemediği, inceleme konusu olacaktır. Burada eğer, karşı tarafa, faiz ve/veya benzeri bir menfaat sağlanmış ise, sağlanan menfaatin, Borç para verme yetkisi bulunan banka veya finans kurumları ile yapılsaydı arada bir farkın olup olmadığı araştırılması gerekmektedir. Eğer banka veya finans kurumunun elde edeceği faiz veya kar payı tutarından, karşı tarafa daha fazla bir menfaat sağlanmış ise ve fazla hesaplanan tutar örtülü kazanç olarak dikkate alınması gerekmektedir.

Peki, böyle bir menfaat sağlanmadıysa ne olacak? Kanun işleme taraf olanların Tam mükellef kurumlar veya Gelir Vergisi mükellefi olmaları veya gerçek kişi ile vergiden muaf kurum olmaları ile Dar mükellef Kurum olmaları açısından örtülü kazanç, kar payı veya merkeze aktarılan tutar olarak değerlendirilerek %15 oranında stopaja tabi tutulacağı unutulmamalıdır.
Eğer kazancı elde eden, bir gerçek kişi veya vergiden muaf bir kurum ise; kazanç kar payı olarak değerlendirilerek Gelir Vergisi Kanunun Kar Payı Kazançlarında uygulanan sistem burada da uygulanacaktır.

Konuyu başka bir örnekle açıklayalım. A.AŞ.’nin faaliyet konusunun otomobil ticareti olduğu ve Kurum ortağına satışını yapmış olduğu ve satış fiyatı 120.000 TL olan bir aracın, kurum ortağı olan C ye 70.000 TL sına sattığını varsayalım.

Burada işletme 120.000 TL tutarında bir değeri ortağı C ye 70.000 TL tutarında transfer etmiş ve Ortağına 50.000 TL transfer fiyatlandırması yolu ile örtülü kazanç sağlamıştır. Kurum burada transfer fiyatlandırması yolu ile sağlamış olduğu menfaat kar payı olarak değerlendirilecek ve netten brüte giderek gelir vergisi Kanunun 94 üncü maddesi gereğince %15 oranında stopaja tabi tutacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus elde edilen menfaatin net tutar olduğudur. Burada netten brüte ulaşılarak Stopaja tabi tutulması gerekmektedir.
Yani kurum hesaplamasını; 50.0000 x 100 / (100-15) = 58.823 TL ‘yi matrah alarak %15 oranından Gelir Vergisi Stopajı Hesaplayacaktır. Böylece 58.823 x %15 = 8.828 TL Stopaj ödenecektir.

Satışın Yapıldığı kişinin gerçek kişi ortak olan C değil de Tüzel Kişi olan ve kurum olan, iştiraki Z Ltd.Şti. olduğu bir durumun vukuu bulduğunu varsaydığımızda; kurum transfer etmiş olduğu kazancı (50.000 TL) Kendi kurum kazancı olarak Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak kurumlar vergisine tabi tutarak vergi tarhiyatı yapacaktır.

Örtülü kazancın 5520 sayılı Yeni Kurumlar Vergisi Kanunun 13 üncü maddesinin 6 ıncı fıkrası uyarınca Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulamasında, bu maddedeki şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılır. Daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilir. Düzeltmenin yapılması için örtülü kazanç dağıtan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şarttır.

Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Japonya’da uygulanan model, aynen Türk Vergi Sistemine alınmış ve uygulaması bu doğrultuda yapılmıştır. Konu hakkında bilgilendirmek amacıyla, yukarıda size ticari teamüller ve uygulama dikkate alındığında mükelleflerin mal veya hizmet alımı satımında dikkat etmesi gereken bir husus üzerinde durduk. Bu hususun göz önünde bulundurulması, halk arasındaki tabiri ile kulak arkası yapılmaması gerekmektedir. Zira mevzuatın üzerine yıktığı yükün ne olduğunu bilmeyen mükelleflerin ilerleyen mali yıllar içerisinde bu konuyla alakalı ciddi sıkıntılar yaşayacağı, bu sıkıntıları aşmanın hiçte kolay olmayacağı, günümüzde ki uygulamalardan gözlenmektedir. Bu suretle mükelleflerin bu husus üzerinde doğru atılımlar yapmalı ve hataları konusunda tenkit edilecek hususların belirlenmesi amacıyla çalışmalar yapması faydalı olacaktır.

Burada Muhasebeciler ve Mali Müşavirlere mükelleflere bilgi vermesi konusunda ciddi yükümlülükler düşmektedir. Çünkü konunun ciddiyetini mükelleflere aktaracak olanlar meslek mensubu Mali Müşavirler ile Yeminli Mali Müşavirlerdir.

Sadece not olarak vereceğim ve dikkate alınması gereken başka bir konuda Örtülü Sermayedir. Örtülü Sermaye; yılın herhangi bir gününde ortaklardan veya ilişkili kişilerden almış olduğunuz borçların toplamı Şirketin Öz Sermayesinin 3 katını aşarsa aşan tutar Örtülü Sermaye olarak stopaja tabi tutulacağı unutulmamaktadır.

Özcan GÜNDÜZ
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Stajyeri
o.gunduz@cesader.org